Kara yazgılı Keçili Ailesi’nin anıları

İttihat Terakkili dedesi idam edildi, DP iktidarına yakın babası kendini astı. Reklam patronuyken ‘banka hortumcusu’ sıfatıyla 16 ay cezaevinde yatan, 10 yıl sonra aklanan Nail Keçili’nin yaşamı, Nail Keçili Ailesinin Üç Kuşak Trajik Öyküsü adıyla yayımlandı. Kitabın yazarı İrem Barutçu: “Nail Bey, mücadeleyi sürdürerek, ailede babadan oğula geçen kara yazgı zincirini kırmış!”
Demirel’den Özal’a, Türkeş’ten Uzan’a, birçok siyasetçinin, Aydın Doğan’dan Dinç Bilgin’e medya patronlarının reklam danışmanlığını yapan Nail Keçili’nin adı 2000’deki Kasırga Operasyonu’nda ‘banka hortumcusu’ olarak yer aldı. Önce Ankara Ulucanlar, sonra İstanbul Kartal Cezaevi’nde toplam 16 ay yattı. Ankara’daki cezaevi, dedesi Yenibahçeli Nail Bey’in 1926’da idam edildiği yerdi. Davası 10 yıla yakın sürdü, aklandı. Daha önce Simavi Ailesi’nin hayatını yazdığı kitap olay olan gazeteci İrem Barutçu, bir dönemin reklam patronunun bu hızlı düşüşünün öyküsünü araştırırken, İttihat Terakki’nin önde gelen fedailerinden olan ve 1926’da Divan-ı Harbi Örfi’de görülen tehcir ve takdil yargılamaları sonucu idam edilen dedesi Yenibahçeli Nail Bey ile 27 Mayıs’tan sonra iflas edince intihar eden babası Nadir Nail Oğuz’un hayatının da en az Nail Keçili’ninki kadar trajik olduğunu fark etti. Erkekten erkeğe geçen bu kara yazgıyı Nail Keçili Ailesi’nin Üç Kuşak Trajik Öyküsü adlı kitapta birleştiren Barutçu, “Kitap, güç-iktidar kavgasının bir aileyi üç kuşak nasıl sarstığının öyküsü,” diyor.

DEDESİ NİYE İDAM EDİLDİ?
“İttihat ve Terakki’nin fedailerinden Yenibahçeli Nail Bey’in öyküsü, muvazzaf bir subay olarak bulunduğu Makedonya’da başlıyor. Cemiyetin militan takımından… Nitekim, Babıâli Baskını adı verilen ve İttihat ve Terakki’nin mutlak iktidarıyla sonuçlanan hükümet darbesinde, Yenibahçeli Nail de rol oynuyor. Emniyet Müdürlüğü’nü teslim alıyor. Sonraki görevleri, Teşkilat-ı Mahsusa ve İttihat ve Terakki teşkilatları bünyesinde oluyor. 1914’te İttihat ve Terakki’nin Trabzon müfettişi ve bir Teşkilat-ı Mahsusa kumandanı. Trabzon’da, olabilecek bir Osmanlı-Rus harbine karşı teşkilat yapıyor. Bu faaliyetlerinden, 1919’da, Divan-ı Harp’te görülen ‘tehcir ve taktil’ yargılamalarında, Trabzon davasında, Ermeni nüfusunu yok etmek üzere emir aldığı ve bu yönde çalıştığı gerekçesiyle idama mahkum oluyor. Bırakışmayı takiben, önde gelen diğer İttihatçılar gibi İstanbul’u terk ediyor. Milli bir direniş hareketi örgütlemek üzere Anadolu’da çalışıyor. Sonra Batum, Bakü ve Gence’ye geçiyor. Enver Paşa ile yolları kesişiyor ve Anadolu’ya dönerek, onun Milli Mücadele’nin komutasını eline almasıyla ilgili çalışmaya başlıyor. Ankara ona ‘Enver Paşa’nın adamı olarak bakıyor. Mustafa Kemal Paşa, 1926’da rakiplerini elimine edinceye kadar, kendini güvende hissetmiyor. Enver Paşa tehlikesi Sakarya Meydan Muharebesi’ndeki kesin başarıyla sona erse de, İttihatçı kadro halen aktif. Yenibahçeli Nail de Mustafa Kemal’e muhalif, komitacı bir geçmişten geliyor. Neticede Yenibahçeli Nail Bey, 1926’da bir hesaplaşma olarak tanımlayabileceğimiz ‘İzmir Suikastı’ davası çerçevesinde gözaltına alınıyor. Ankara’daki siyasi yargılamada İstiklal Mahkemesi, idam kararı veriyor. Maliye Bakanı Cavit, Doktor Nazım ve Ardahan Mebusu Hilmi Bey’le birlikte idam ediliyor.”

NAİL KEÇİLİ, DEDESİNİN İDAM EDİLDİĞİ CEZAEVİNDE YATTIĞINI BİLMİYORDU
“Nail Bey, dedesinin, İzmir Suikastı davasında Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yargılandığını ve idam edildiğini biliyordu. Ancak görüşmelerimizde, kendi tutuklu kaldığı Ulucanlar Cezaevi’nin dedesinin avlusunda asıldığı, cezaevi (o zamanki adı Cebeci) olduğunu söylemedi. Bu bilgiye ulaşınca aileyle de paylaştım. Nail Bey’in babası da kendini asarak intihar etmişti. Nail Bey’in cezaevinde olduğu dönemde, bunu bilen yakınlarının, ‘Sağ çıkabilecek mi?’ endişesi yaşadığını öğrendim.”

KARDEŞİ, İDAMDAN SONRA ZEYBEK OYNADI
“Belki Türk filmi repliği gibi olacak ama ‘kader ağlarını’ Yenibahçeli Nail Bey’in idamından sonra örmeye başlıyor ve bu yazgı, üç kuşak, büyük benzerliklerle tekrarlanıyor. Örneğin, Yenibahçeli Nail Bey’in, idamından önce ailesine bıraktığı mektupta, ‘Amcanız Şükrü Bey (Oğuz), size baba olacaktır,’ gibi bir ifade var. Ancak o günün korku atmosferinde, Yenibahçeli Nail’in eşi ve yetimlerinin kapısını kimse çalmıyor. Hatta Şükrü Oğuz bile, bir süre ne arıyor, ne soruyor. Tıpkı ağabeyi gibi, İzmir Suikastı davasında yargılanan Şükrü Bey’in, ağabeyinin idam edilmesinden birkaç gün sonra, kendisi asılmadığı için mahkeme üyelerinden Kılıç Ali önünde zeybek oynayarak minnetini ifade ettiği anlatılır. Torun Nail Keçili’nin öyküsüne dönersek, Keçili de Etibank ve Egebank soruşturmasında cezaevine girdiğinde benzerlik yaşıyor. Bir iki yakını hariç dostları ne arıyor ne de soruyor.”

DEMOKRAT PARTİLİ BABASI NİYE İNTİHAR ETTİ?
ATATÜRK: SÖYLEYİN , BABASINI BEN ASTIRMADIM!
“Yenibahçeli Nail Bey’in oğlu Nadir Nail, bir akşam, kız arkadaşıyla Park Otel’de eğleniyor. O gece Mustafa Kemal Paşa da teşrif ediyor. Cumhurbaşkanının salona girmesiyle herkes ayağa fırlıyor. Ancak Nadir Nail ayağa kalkmadığı gibi, elini uzatıp yanındaki kadını da dirseğinden çekip koltuğa oturtuyor. Bu manzara Mustafa Kemal Paşa’nın gözünden kaçmıyor. Soruyor ‘Kimdir bu genç?’ ‘Merhum Yenibahçeli Nail’in oğlu,’ diyorlar. Hemen Yenibahçeli Nail’in kardeşi Şükrü Oğuz’u çağırtıyor ve diyor ki, ‘Şükrü söyle o çocuğa babasını ben astırmadım. O işte İsmet’in dahli var.’ İşte Keçili Ailesi, Mustafa Kemal’den gelen bu mesajın ardından, başlarına gelen pek çok felaketi İsmet Paşa’dan biliyor. İsmet Paşa’nın, CHP’li Nasuhi Baydar’ın kızı Semra ile Nadir Nail’in evliliğine bile karşı çıktığı bilgisi ailede bir rivayet olarak aktarılıyor. Hatta Semra Hanım’ın, vefatından önce, ‘Nadir Nail’in işlerinin bozulmasına İsmet Paşa sebeptir; çünkü benim, oğluyla evlenmemi istiyordu,’ dediği de bana aktarıldı. Keçili ailesi, Nadir Nail’in işlerini İsmet Paşa’nın baltaladığı görüşünde… Nadir Nail Bey’in işleri, ancak Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle açılıyor. Celal Bayar, Nadir Nail Keçili’nin baba dostu. Başbakan Menderes yakın arkadaşı. Kendisi de DP’li. Bu yakınlıklar nedeniyle tekrar devlet ihaleleri almaya başlıyor.”

27 MAYIS DARBESİYLE GELEN İFLAS , SON DARBE
“Nadir Nail Bey, eşinin terk etmesiyle ruhsal bir çöküş yaşıyor. Nail Keçili, dinlenmek amacıyla Londra’ya giden annesinden, babasını terk ettiğine dair mektup geldiği gece, babasının mektubu ağlayarak okuduğunu hatırlıyor. Nadir Nail Bey, bir süre eşinin eve dönebileceği umudunu taşıyor. Ancak Semra Hanım’ın Ertuğrul Soysal’la evlenmesinin ardından bu umudu da yitiriyor. Julide Sun adında tek çocuklu dul bir hanımla evleniyor. Ancak bu dönemde 27 Mayıs darbesi gerçekleşiyor ve 27 Mayıs onun işleri için de büyük darbe oluyor. Keçili Ailesi, Nadir Nail Bey’in başına gelenleri, ‘Bütün mal varlığına el koydular, ama taahhütlerini yerine getirmesini istediler. Bir sene içinde iflas etti,’ diye anlatıyorlar. Bu arada ortağı da piyasayı dolandırıp kaçıyor ve Nadir Nail Bey, bundan dolayı da sıkıntılı bir dönem yaşıyor. Ve bir sabah ofisinde intihar ediyor.”

BİR RÖPORTAJ NASIL KİTABA DÖNÜŞTÜ?
“Nail Keçili’nin cezaevinden çıktığı dönemde hayatıyla ilgili bir röportaj yaptım. O röportajda Nail Bey, dedesi ve babasından da bahsetti. Dedesinin Yenibahçeli Nail Bey olduğunu biliyordu, ama hayatıyla ilgili çok detay da bilmiyordu Nail Bey bana, ‘İlginizi çekerse yazın, benim bir itirazım olmaz,’ dedi. Ben de ‘Yazarım ama bu salt sizin anlattıklarınızla olmaz,’ dedim. Çünkü o zaman bu taraflı bir kitap olurdu, objektif olmazdı. Doğru da olmazdı.”

ÜÇ KUŞAĞIN HİKAYESİ DE ANLATILMALI
“Bu kitap, sadece Nail Keçili ve ailenin öyküsü değil. Aynı zamanda bir yakın tarih, Cumhuriyet’in kuruluş öyküsü, ve işin içine güç-iktidar oyunları girince başınıza neler geleceğinin de öyküsü. Üçü de yenik düşünce, başlarına inanılmaz olaylar gelmişti. Nail Keçili Turgut Özal, Süleyman Demirel, Tansu Çiller ve işadamlarıyla yakın ilişki içinde olmuş. Yaklaşık 50’den fazla kişiyle röportaj yaptım. Görüşmek istemeyenler de oldu.”

REKLAM PATRONUNUN ÇÖKÜŞÜ
ŞİŞLİ’DEKİ ÜNLÜ KOMŞULARI
“Keçili Ailesi, Ankara’dan İstanbul’a taşındıktan sonra Şişli’deki Çiftkurt Apartmanı’nı mesken tutuyor. O yıllarda Çiftkurt Apartmanı’nda İstanbul’un kalburüstü aileleri ikamet ediyor. Nejat Eczacıbaşı, Raif Dinçkök, Hasan Polatkan, Bela Boronkay, Ali Harputlu, Muammer Çavuşoğlu, Gıyas Korkut, hatta dönemin hahambaşı bu apartmanda oturuyor. Dolayısıyla Nail Keçili, Ali- Ömer Dinçkök kardeşler, Bülent Eczacıbaşı, Ömer Çavuşoğlu, Zoltan Boronkay gibi isimlerle bu apartmanda arkadaş oluyor. Nazlı Ilıcak’ı ilk kez bu apartmanda, komşuları Muammer Çavuşoğlu’nun kızı olarak tanıyor. Tabii, burada kurduğu dostluklar, ileride ona bir reklamcı olarak fayda sağlıyor.”

BABASININ ÖLÜMÜ, PRENSLİĞİNİN SONU OLDU
“Babasının ölümünün ardından annesi Semra ve üvey babası Ertuğrul Soysal ile yaşamaya başlıyor Nail Keçili… Ertuğrul Soysal, ailenin anlatımıyla ‘İhtiyacı olduğunda çocuğu kucaklayacak yapıya sahip,’ biri. Fakat otoriter. 13 yaşındaki Nail’i kendi çocuklarından ayırmıyor. Ancak disiplin sorunları olan delikanlıyı hizaya sokmak için hayli uğraşıyor. Babasının evinde dadılar, şoförler eşliğinde ‘küçük prens’ hayatı yaşayan Nail, Ertuğrul Soysal’ın evinde yeni bir hayatı deneylemeye başlıyor. Örneğin her yaz bir başka yerde çalışıyor. İlk işi Atlı Zincir’in Şişhane’deki mağazasında… Burada gerektiğinde çay kahve servisi bile yapıyor ve bu çok gücüne gidiyor. Bir başka yaz, Sirkeci’de yedek parça ticareti yapan Recai Erkli’nin yanında çalışıyor. O günleri, ‘Sırtıma semer vuruyorlardı; şanzıman yükleyip depodan satış mağazamıza taşıyordum,’ diye anlatıyor. Böylece ‘küçük prens’ hayatı geride kalıyor.”

DİNÇ BİLGİN, İNTİHAR ETMEK İSTEDİ Mİ?
“Bunu bana Nail Keçili aktardı. Keçili, Ankara Ulucanlar Cezaevi’nden Kartal Cezaevi’ne geldiğinde, Bilgin ve Çağlar da orada, farklı koğuşlardalar. İlk başta aralarında bir iletişim olmuyor. Keçili ve Çağlar’ın anlatımı, ‘Bize Dinç, küçük küçük pusulalar göndermeye başladı,’ diyor. Bilgin, bu pusulalardan birinde, ‘Dayanamıyorum artık, kendimi öldüreceğim,’ şeklinde bir ifade kullanıyor. Bunun üzerine Çağlar’la telaşa kapılıp, ‘Dinç’in durumu çok kötü. Bizi bu arkadaşla beraber aynı koğuşa koyun, en azından birbirimize destek olalım,’ diye cezaevi müdürüne giderler. Bunun üzerine onlar da Dinç Bilgin’in koğuşuna taşınır. Keçili, koğuşun çok kirli olduğunu ve önce orayı temizlediklerini söylüyor. Ama Dinç Bilgin, ‘Kesinlikle böyle bir şey olmadı. İçlerinde en iyi bendim. Nail zaten çökmüş durumdaydı,’ diyor. Bunu Cavit Çağlar’a sorunca, güldü ve ‘Dinç’in morali kötüydü, diyelim,’ dedi.”

MURAT DEMİREL’LE GÖRÜŞMÜYOR
“Uzun yıllar medya danışmanlığını yaptığı Dinç Bilgin’le Kartal Cezaevi’nde birlikte kalmışlar ama şu anda iletişimleri ne kadar iyi, bilemiyorum. Aynı koğuşta kaldığı Cavit Çağlar’la görüşüyor. Nail Bey, Murat Demire’i de yıllardır görmediğini söyledi. Zaten kitapta da cezaevinde tuttuğu notlarından, Murat Demirel’e birtakım kırgınlıklar olduğunu anlıyoruz.”

GÜLEN’LE ÇALIŞTI MI?
“Nail Keçili’nin Fethullah Gülen’le dostluğu olduğunu biliyorum, ama özel bir danışmanlığı olduğuna dair bana bir bilgi aktarılmadı. Nail Keçili, çok insan tanıyor. Çok genç bir reklamcıyken bile her gece üçbeş aktiviteyi takip eden, her yere giden biri. Bütün bunlar daha çok iş almak kaygısıyla yapılan görüşmeler. Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Başkanı’yken, aralarında onun tanıtımı için bir öngörüşme olmuş, birlikte İstanbul’u dolaşmışlar. Hatta bu bir gazetede yayımlanmış. Ama bu iş gerçekleşmeden, Kasırga Operasyonu olmuş.”

ÜÇ KUŞAK BİR KURT BOĞUŞMASI YAŞAMIŞ
“Benim görüşüm , bu ailenin üç kuşak boyunca, bu topraklar üzerinde cereyan eden güç-iktidar oyunlarında rol aldığı, saf tuttuğu, ‘kurt boğuşmasına’ girmekten kaçınmadığı yolunda… Kemal Tahir, Kurt Kanunu adlı eserindeki bir diyalogda, ‘Tarihin örneğini yazmadığı kurtlar boğuşmasına girip yenik düştük. Kurtlukta düşeni yemek kanundur,’ der. Benim algım, Keçili Ailesi’nin de üç kuşak bir kurt boğuşması içinde olduğu.”

BU BİR REKLAM KİTABI DEĞİL
“Bu kitapları yazarken, ben hakimlik yapmıyorum. Yazarın görevi belgeleri toplayıp, vermek. Nail Keçili’nin de benim aklamama ihtiyacı yok. Türkiye’de bağımsız bir yargılama sistemi var. Bekledi ve sonunda yargı, neticesini verdi. Egebank davasında beraat etti. Yargıtay tarafından da onandı davası, yani bitti. Etibank davasında da birkaç karar çıktı. Bütün kararlara mahkeme beraat dedi. Ama mahkeme devam ediyor. Kitapta Nail Bey’le ilgili olumlu şeyleri de yazdım, olumsuzları da.”

ALLAH’A ŞÜKÜR OĞLUM OLMADI
“Nail Bey, ‘Bizim ailede idamlar, asılmalar erkekten erkeğe geçen, dedemden babama, babamdan bana intikal eden kara bir yazgı. Allah’a şükür benim oğlum yok. Bir kızım var, onun da iki kızı var. Oğlum olsaydı bu zincir devam edecekti, ben zinciri kırdım,’ diyor. Bence de cezaevinden sağ çıkmasının, pes etmemiş olmasının, mücadele etmesinin, borçlarını ödemeye çalışmasının bu zinciri tamamen kırdığını düşünüyor.”

Röportaj: Figen Yanık-Sabah Gazetesi Pazar Eki

video klipler komik video izle kiralik vidanjör vidanjor